27 Aralık 2008


Ey çaresizlerin çaresi... Ey dertlilerin dermanı... Ey ümitsizlerin ümidi...
Rabbim, çaresizim çarem ol.. dertliyim dermanım ol.. ümitsizim ümidim ol! Ey Rabbim bu kulunu sensiz, beni de bensiz bırakma. Zira kendimden o kadar uzağımki...

17 Aralık 2008


yoldayım
kanımı akıttım dünyanın bütün şaraplarına
heybemde kırık martı kanadı
göğsümde senli çiviler
gel
sahil taşı yalnızlığıma bir sus ver
tadı çürümsü hüzünleri tüket bu gece
hala saklımdasın

13 Aralık 2008


-Bir akıl hastasından yitirilmiş sevdiğine; biliyorum sen artık yoksun.. duymuyorsun beni.. seni yitirişimin birkaç yıl sonrasında elleri titrek, gözü yaşlı bir şekilde girdim sokağına.. gözlerim her yerde seni aradı can.. her yerde seni gördüm.. yanıma koşmanı bekledim çaresizce.. bekledim.. oysa sen yine yoktun.. saatlerce kapından ayrılamadım.. boynu bükülmüş gülümü koymak için başucuna, boynu bükük bir şekilde kapında bekledim..

Biliyormusun ahretlik, unutamadım seni.. sana giden yolun bin ölüme bedel geri dönüşlerini.. bak her yanım kan.. kan sıçrıyor vücuduma.. cinayetinden arda kalan izleri taşıyorum yüzümde..

Ey ömrümü tam ortasından çalan, senin yokluğunda kanser güncelerimi yazıyorum damarlarıma.. keşke duyabilseydin beni.. bir teselli verebilseydin.. derdime çare sunabilseydin..
keşke.. böyle olmasaydı herşey..

keşke..


06 Aralık 2008

Kesik Dil


yine bir ayrılığa yamalanıyor dudaklarım.
en güzel yamayı yine yüzümden alıyorum
..../
...
Böyle cüzzamlı başlamıştı bir ayrılık.
Ve sen üç noktanın ardına sığınacak kadar cesurdun.
Kalkanının ön yüzüne boyamıştın düşlerini. Adın gibi sesinde de suslar yatıyordu. Kirli yüzümün sadakatiyle sevmiştim seni.
Çocuktum ya hani kimse duymuyordu ya çığlıklarımı işte şimdi kesiyorum sesimi her tren rayında, her vagonda makaslıyorum kelimelerimi.
kendimi herkese katilleştirerek seviyordum seni.
Aynaların maskesi olur mu? Aynalar yalan söylemez sana en yüzsüzünden aynalar getirdim bak ve gör, tanıkla kendini…

Sırtımı pakladım güneşten. Figüransız bir başrol oyuncusuyum artık. Kendi oyunumda kendime yenilecek kadar beceriksizim işte…
Caddenin bütün kaldırımları Hipokrat amcanın yeminine benziyor.
Her şey birbirinden daha ucubeli ve kent inadına kaskatı kesilmiş dilimde.
Aklımın ilmeğini çekiyorum.
Ben sana sağ çıkmak uğruna binlerce yakamoz söndürdüm…

Kesik bir dilin peltek kan kayıplarından ölüyor sesim. Büyük harflerle susuyorum. Küçük kelimelerle monologumu anlatıyorum duvarlara.

Usturalar kesti her gece düşlerimi. Bekleme odaları nezaketliğinde gürültüler koparıyor dilim. Bir delinin güncesindeyim. Ve bir delinin dudaklarına sürüyorum adımı.
Ayrılığın ilk ihbarındayız. Daha sana katiller dolusu mektuplar yazmadım. Daha yokluğunun pimini bile çekmedim. Öldün mü…?

Gece saçlarıma batıyor, ben karanlığın dibini boyluyorum. Her an her saniye gözlerimin akını çekiyorum. Zehir zıkkım oluyor içtiğim her suskunluk. Bu kentin bütün kirli sözleri bende pakladı kendini…

Soluksuzum…
Aynaların maskesi olur mu?
Aynalar yalan söylemez sana en yüzsüzünden aynalar getirdim bak ve gör, tanıkla kendini…

-“gitme çocuk” kal…


Yasemin Yıldırım