05 Kasım 2008

Yokluğunda Mavi Serdim Çarşafımı

Hoşçakalımsız bir vedadan geldim. Uğurlamasız bir türküden. Poyraz esen bir rüzgârdan kaçtım da geldim. Yüreğimi bir deniz kıyısına, bir gitar tınısına emanet etmiştim. Gitarımı sahilde bıraktım da geldim. Bütün harfleri kangren bir sevgiden nasıl kan damlar. Kanımı kefenime damlattım da geldim. Yazı gidişine neden bu kadar kırılgan. Daha şimdi bütün kalemleri kırdım da geldim.

Ey hayatımın çöl yanı. Yokluğunun ardında Kara-basanlardan kurtulmak için, bu gece, mavi serdim yatağımın çarşafını. Ki maviye bassalar gene acıtırlar mı canımı.

Bak yine dudaklarının arasında kayboldum. Sustun. Seslenmedin. İsmin önemli değil sevdiğim. Âşık olmuş, acı olmuş ne fark eder. Git-me derken iki hece arasında boğulan bir adamım işte. Tamda kendime kayıpken, yokluğumuydu götürmek için elini uzattığın diyar. Her otobüsün camında yüzünü arayayım diye mi gösterdin gözlerini. Ey gidi sevdiğim, eksilttin alfabemi. Hangi harfi çıkarsam hafifletir gidişini. Oysa bekâretini bozmadığım kelimelerim vardı. Ve bakmaya korkmadığım aynalarım. Şimdi, yüzüm yok, ben yokum, ensemin arkasındaki duvarı görürüm her aynaya korkuşumda. Duydun mu sevdiğim. Bakamadığım aynalarım, hatırlayışın olsun beni…

Ne kadarsan o kadara hapsettiğim yüreğimle karnını doyuracak bir it bulurum elbet. Gittiğin diyarlara benden selam da götürme. Gece-yim ben… Gece işte; mum eridiğinde arda kalan şey. Küçük bi çocuğun titreyerek kaçışı.

Gece-yim ben. Belki de bi hiç-in adamıyım. Ve katıksız sarıldı adam düşlerine, düşüyordu… Dipsiz kuyuda ağlasa, karanlıktı… Bağırsa “ne olur” diye, duyumsuzdu…Sus-tu. Adam düştü, ağladı, ölmedi. Sustu susuzluğuna. Çakıldan bi ev yaptı belki gelirsin diye kuyunun dibine. Adam sus kaldı. Çıkmadı kuyudan. Kendini kurban edeceği –yol-lardan gelip geçen otobüslere lanet okudu. Evet, otobüslerdi yüreğini bilmem hangi cam kenarında, cam kadar soğuk bi kente taşıyan… Öyle bekledi kuyunun dibinde…Elbet bi gün, o gün gelir… Kuyunun ağzında bir ay görünür… Dillenemez gece… Kal der… Ne olur sevdiğim ardın sıra bak o adama. Susuna hapseder kelimelerini. Ve ardın sıra iki kelime, iki hece bi ikileme ki bir harfini çıkarsan ne de güzel olurdu kokusu…

Ey yar gül-e gül-e…


(alıntı)

Hiç yorum yok: